Çevresel etkenler, ayaküstü beslenme, gelişigüzel alınan ilaçlar, sigara tüketimi, alkol, fazla kilo, az fiziksel hareket reflü hastalığını tetikleyen faktörler arasında yer alır. Reflünün kelime anlamı "geri kaçış"tır. Mide başındaki kapakçığın esnekliğini kaybederek, mide içi asidinin yemek borusuna çıkmasına verilen isimdir. Tıbbi adı "Gastroözefajial" reflüdür. Midede ve yemek borusundaki yanma, işte bu yüzden olur.
Reflü hastalığının tipik iki bulgusu vardır. Göğüs arkasında yanma hissi ve ağıza acı su gelmesi. Bu ikisinin birlikte olması reflü tanısı için yeterlidir. Bu şikayetler hastaların bir kısmında görülürken, çoğunluk hastada atipik şikayetler (tipik olmayan, sıradışı özellikler) görülür. Örneğin midede yanma, ekşime, ses kısıklığı, ses çatallanması, inatçı kuru öksürük, astım yakınmaları, boğazda takılma hissi, ağız kokusu, diş problemleri, kalp krizine benzeyen göğüs ağrıları vb.
Reflü hastalığı her sosyoekonomik ve etnik grupta ve her yaşta olabilir. Reflü hastalığına 40 yaşından sonra, daha fazla rastlanır ve hastaların şu an için istatiksel olarak %50 ye yakını, 45-64 yaş arasındadır. Şeker hastalarında da reflü artabilir, fakat her yaşta, hatta çocuklukta bile reflü görülebilir.
Her insanın sindirim sistemi gıdalara farklı tepki verir. Reflü belirtileri genellikle asitli meyveler ve içecekler, kafein, çikolata, alkol nedeniyle artarken, reflüsü olan bazı kişilerde bu gıdaların bazıları beklenen olumsuz etkiyi göstermeyebilir. Hangi gıdaların reflüyü tetiklediğini keşfetmek için, her öğünde yenilen gıdaların not edildiği bir "yemek günlüğü" tutulmalıdır. Bu günlük sayesinde, reflüye neden olan gıdalar belirlenir ve beslenme programı buna göre yapılır.
Tavsiye edilen yiyecekler, genellikle sindirimi kolay, aşırı mide asidine neden olmayacak yiyeceklerdir. Özellikle seyrek görülen yanmalarda, yemek alışkanlıkları değiştirildiğinde, hissedilir bir rahatlama sağlanabilir.
Yağlı gıdaların sindirimi zordur, mide daha fazla asit salgılamak zorunda kalır. Yağlı ve ağır gıdalardan oluşan bir öğün yerine, az yağlı, sindirimi kolay olan yiyecekler tercih edilmelidir.
Sağlık için çok yararlı "likopen" maddesini içeren domates, yüksek asit içeriğiyle reflü şikayetlerini arttırabilir. Ketçap, domates salçası, domates suyu gibi besinlerin, genel olarak reflüyü olumsuz etkilediği bilinmektedir.
Çiğ sarımsak ve soğan genellikle reflüyle ilişkili mide ekşimesine yol açar, ancak sarımsak ve soğanın yalnız bazı insanlarda reflüyü tetiklediği belirtmektedir. Bu gıdaların sizde reflü ağrılarına neden olup, olmadığını öğrenmek için, sarımsak veya soğan içeren yiyecekleri tükettikten sonra, yanma hissi olup olmadığına dikkat edebilirsiniz.
Baharatlı yiyecekler reflüyü arttırır gibi bir kanı varsa da, bilimsel ortamda tartışılmalıdır. Aşırı baharatlı ve acı yiyeceklerin reflüyü olumsuz etkilediğine dikkat edebilir, baharatları azaltabilirsiniz.
Nane, mide ve yemek borusu arasında bulunan kasın gevşemesine neden olarak, mide asidinin yemek borusuna geçişini kolaylaştırabilir. Reflü hastalarının taze nane, naneli sakız, nane çayı ve naneli şeker tüketmesi sakıncalıdır.
• Alkollü içecekler, bilhassa maya içeren bira ve şarap.
• Kahve, siyah çay.
• Sığır eti, sosis, salam, sucuk.
• Portakal, portakal suyu, limon suyu, greyfurt.
• Kızılcık suyu, domates suyu, salça.
• Sirke, turşu, ekşi kremalı çorbalar.
• Koruyucu içeren konserve gıdalar.
• Bilimum gazlı içecekler.
• Kızartmalar.
• Kuru soğan, çiğ sarımsak, yağlı peynir.
• Çikolata, pastane ürünleri, mısır ve patates çipsi.
• Sigara, fazla kilo, bedeni sıkan kıyafetler.
• Yatmadan önce yeme ve sıvı içme.
Reflü diyeti, bireye özgü bir tedavidir. Yasaklı bir gıda, herkeste farklı bir etki yaratabilir. Yine de bazı yeme içmelere ve alışkanlıklara dikkat etmekte yarar vardır. Örneğin yatarken başınızın daha yukarıda olacağı uyku pozisyonunu tercih edebilir, ana ve ara öğünlerde az miktarda ve karıştırmadan yemeye özen gösterebilirsiniz.
Sindirime yardımcı olabilecek çeşitli bitkiler, şikayetleri dindirmeye yardımcı olabilir. Düşük karbonhidrat içerikli yiyeceklerle beslenmek, şekeri az tüketmek, reflü şikayetlerinin azalmasını sağlayabilir.
Bitkisel kaynaklardan alınan protein, mide ve yemek borusu arasındaki asit geçişini engelleyen özofagus kasını zorlamaz, hatta bu kasın fonksiyonunun gelişimine katkıda bulunur. Hayvansal gıdalardan alınan protein yerine, protein bakımından zengin fasulye, özellikle siyah fasulye ve mercimek tüketmek, reflü belirtilerinin azalmasına yardımcı olabilir. Siyah fasulye sindirim ve genel sağlık için önemli lif, folat ve antioksidanlar içerir.
Lifli besinler sindirim sırasında aşırı mide salgılanmasını engeller ve reflü riskini azaltır. Beslenmenize tam tahıllı gıdaları, lif bakımından zengin meyve ve sebzeleri ekleyerek, reflü nedeniyle yaşanan ağrıları hafifletebilirsiniz. Muz, elma, şeftali, armut, kavun bir reflü diyetinde tavsiye edilen meyvelerdir. Lif bakımından zengin diğer yiyecekler arasında kepekli tahıllar, esmer pirinç, yulaf ezmesi ve bazı makarna türlerini sayabiliriz.
Domates dışında kalan tüm sebzeler reflü hastalarına önerilmektedir. Sebzelerle hazırlanan yemeklerin az yağlı olması, salça veya domates kullanılmaması ve sebzeleri salata şeklinde tüketecekseniz, salata sosu kullanmamanız tavsiye edilir. Özellikle lahana gibi omega 3 yağ asitleri, vitamin ve mineral bakımından zengin sebzeler reflünün tedavisine yardımcı olabilir.
• Çiğ patates ve beyaz lahana suyu, reflüye iyi gelir. Bu iki sebzenin suyu sıkılır, her sabah ve akşam 1 bardak içilir.
• Acı marulun kökü ve gövdesinde bulunan süt, reflüye iyi gelir.
• Adaçayı yapraklarının öğütülmesi ile elde edilen toz, mide suyunun fazlasını alır.
• Anoson yağı, mide yanmalarına iyi gelir.
• Ceviz ağacının taze dallarının kabukları, kaynatılırsa mideyi kuvvetlendirir.
• Ebegümeci, havuç, lahana, elma, ananas, mide asitlerini azaltır.
• Isırgan otu özü, metabolizma rahatsızlıklarının yanı sıra, reflüye iyi gelir.
• Kimyon ve kişniş, mide ve bağırsak gazlarını giderir.
• Elma, Muz,
• Patates (fırında veya haşlama),
• Brokoli, lahana, havuç, fasulye,
• Tavuk göğsü (haşlama),
• Balık,
• Çok tahıllı ekmek - mısır ekmeği,
• Kepek, yulaf,
• Esmer pirinç, beyaz pirinç
• Yemeklerden sonra bir bardak su ile bir tutam kimyon tohumu yutun,
• Yemeklerden sonra bal ile zencefil karıştırarak yiyin,
• Yemeklerden sonra bir bardak ayran için,
• Yemeklerde bir çay kaşığı hardal yiyin,
• Günlük 1 bardak arpa çimeni suyu için,
• Hergün bir dilim çiğ patates yiyin,
• Papatya, zencefil ve yeşil çay içerek, mideyi sakinleştirin,
• Günde 3 defa, 2 yemek kaşığı yarı yarıya sulandırılmış elma sirkesi için,
• Yanma hissi olduğunda, elma yiyin,
• Yemeklerden sonra kefir tüketin, (bağırsaklarda bulunan faydalı mikropların sayısını arttırır, sindirimi kolaylaştırır, kabızlığı önler).
• Reflü şikayeti başladığında, yarım bardak soğuk süt için,
• Yanmalarda 1,5 tatlı kaşığı anason, 1 tatlı kaşığı rezene tohumu, 2 tatlı kaşığı sarı leblebiyi ezerek yutun. Üstüne 1 avuç sarı leblebi yiyin. (Rezene ve anason gaz şikayetlerini azaltır, leblebi mide suyunun fazlasını alır.)
• Karaağaç, mide ekşimesini rahatlatmak için kullanılabilir. Koruyucu mukus üretimini artırır, fazla asit ve mide ülserine karşı korur. Çay, kapsül ve pastil olarak kullanılabilir.
• Aloe vera suyu, bazı reflü hastaları için ideal çözümlerden biridir. Aloe vera suyu, reflü gibi sindirim şikayetlerinde yardımcı olabilir. Fazla asitten zarar görmüş mide duvarına koruma sağlar.
• Papaya takviyesi genellikle mide yanması ve hazımsızlık gibi sorunların tedavisinde kullanılır. Bu enzimin, bazı insanlar üzerinde asit reflüsü semptomlarına iyi geldiği görülmüştür.
• Rafine edilmemiş, bir veya iki çay kaşığı bal, yatıştırıcı etki sağlayabilir.
• Probiyotikler (Lactobacillus acidophilus), sindirim sisteminde dengenin sağlamasına yardımcı olabilir.
• Yemeklerden sonra iyi çiğnenmiş birkaç Badem, asit reflüsünde rahatlama sağlayabilir.
• Bir süre zeytinyağında beklettikten sonra kudret narı yiyebilirsiniz.
Reflüye çörek otu ve çörekotu yağının da iyi geldiği biliniyor. 50 kg ve üstü ağırlığı olan erişkinler iki buçuk çay kaşığı, veya üç çay kaşığı dolusu; Yaklaşık 5 gr. (kavrulmamış) çörekotunu günlük almaları gerekir. Ancak günlük alınan çörekotu, hiçbir zaman 8 gramı geçmemelidir. Bu miktarda çörekotu bir defada alınabilecegi gibi, sabah-öğlen olarak ikiye bölünebilir. (Akşam alınan çörekotu reflüyü artırabilir.) En az 6 ay kadar bu şekilde devam edilir. Olumlu tesiri görüldüğünde, alım miktarı azaltılabilir.
Eğer çörekotu sabah aç karnına bal ile karıştırılıp yenirse, peklik ve gaz şikayetlerini giderdiği kullananlar tarfından bildirilmiştir.
Dikkat, kavrulmuş çörekotu'nun hiçbir tedavi değeri yoktur. Satan aktarlar da çörekotu için kavrulmamış dedikleri oluyor, yine de kavrulmuş çıkıyor. Çiğ ile kavrulmuş çörekotunun arasındaki yegane fark: Çiğ çörekotu çiğnendiğinde acımsı bir tadı vardır. Kavrulmuş çörekotu çiğnendiğinde, acı tadı yoktur, hoş kokusu vardır ve ıslak pamukta filizlenmez. Rengi daha mat görünür.
Çörekotu hakkında etraflıca bilgi:
• 2 adet havuç
• Çiğ patates
• Çiğ lahana
• 1 tatlı kaşığı zeytinyağı,
Sebzelerin suyu çiğ olarak sıkılır. İçine zeytinyağı eklenip karıştırılır. 20 gün boyunca sabah aç karnına içilir.
Bazı bitkisel çaylarla reflünün belirtilerini hafifletmek mümkün. Reflüye iyi gelen bitkisel çaylar arasında en çok tavsiye edilenler ise karaağaç, hatmi kökü ve papatya çaylarıdır. Reflü tedavisinde sık sık önerilen karaağaç çayı, mideyi yatıştırır ve mide zarı ile yemek borusu üzerinde ince bir tabaka oluşturarak, reflüye bağlı belirtileri hafifletir.
Karaağaç çayını hazırlamak için 2 bardak sıcak suya, 2 yemek kaşığı karaağaç kabuğu tozu dökün ve yoğun kıvama gelinceye kadar karıştırın. 2-3 dakika demlenmesi yeterli olacaktır. Bu çayı yemeklerden sonra günde 3 kez içebilirsiniz.
Hatmi kökü de aynı karaağaç çayında olduğu gibi, yemek borusunda koruyucu bir katman yaratarak, mide asitlerinin yakıcı etkisine karşı korur. Hatmi kökü çayını, bir büyük su bardağında 3-4 tatlı kaşığı kurutulmuş yaprak atarak, hazırlayabilirsiniz.
İshal, gaz, yemek sonrası şişkinlik ve mide bulantısı gibi sindirim sistemi sorunlarına karşı kullanılan papatya çayı, reflü belirtilerini hafifletmek ve mideyi rahatlatmak için kullanılabilir. Papatyadaki "alfa bisabolol" denilen madde, vücut kaslarındaki çeşitli spazmları engelleyebilir. Yemek borusundaki anormal kasılmalar da buna dahildir. Ayrıca sindirim sistemindeki pepsin enziminin aktivitesini azaltarak, mide asidine karşı koruyucu bir etki yaratır. Sakinleştirici ve kan inceltici ilaçlarla kullanılması tavsiye edilmez.
Meyan kökü, reflü şikayeti olanların da başvurabileceği bitkiler arasında yer alır. Geleneksel olarak sindirim sistemini rahatlatıcı ve koruyucu özelliğinden yararlanılır. Ayrıca solunum yollarını balgamdan temizler. Meyan kökündeki aktif bileşenlerden glisirizin, faydaları olduğu kadar tansiyonu yükseltmek ya da kanı inceltmek gibi yan etkileri de olan bir maddedir. Meyan kökü ürünleri kullanılacaksa, bu ürünler DGL, yani deglisirine meyankökü ürünleri olmalıdır. Tansiyon ilacı ve kan inceltici ilaçlar kullanan kişiler doktora danışmadan meyan ürünlerini kullanmamalıdır. Uzun dönemde meyan almanın kalp ve böbrekler için de zararlı olabileceği belirtilmiştir.
Zerdeçaldaki aktif bileşen kurkumin, reflünün belirtilerini azaltabilecek, güçlü antioksidan özellikler taşır. Reflüyü tek başına tedavi edebilecek kadar etkili bir bitki olmasa da, gaz ve şişkinliği gidererek, reflü şikayetini hafifletebilecek bir bitkidir. Düzenli zerdeçal kullanımının bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve vücuttaki toksik maddeleri azalttığına dair araştırmalar vardır. Bir başka araştırmada yine düzenli olarak kurkumin alan hastaların, reflü ilacına daha az ihtiyaç duyduğu saptanmıştır. Ancak bu araştırmalar sınırlıdır ve doktorunuzun uygun gördüğü tedaviyi kendi başınıza asla kesmemeniz gerekir. Asit azaltan reflü ilaçlarıyla birlikte alındığında ise zerdeçal, hastalığı azdırarak, durumu daha da kötüleştirebilir.
Özellikle güney Hindistanda yetişen Kakule, geleneksel bir Hint çayı olan "Chai Tea”nin içeriğinde yer almaktadır. Bitkinin medikal amaçlı kullanılan kısımları, tohumundan elde edilen yağ ve meyve kısmıdır (çekirdek ve çekirdeğin üstünü kaplayan yeşil kısım) Bitkinin uçucu yağ içeren tohumları, çeşitli hastalıkların tedavisinde ve baharat olarak kullanılır. Sindirime yardımcı olur, bağırsak parazitlerini temizler, şişkinliği alır, mide ağrısını hafifletir, mide kramplarına iyi gelir, vücudu temizler, ağız kokusunu giderir, kusma ve mide bulantısına iyi gelir, kolon kanserine karşı koruma sağlar.
Suyu kaynat, çayı veya bitkiyi at, biraz bekle, sonra iç, normal çay veya bitki çayı demlemek bu kadar kolay değildir. İyi demlenmiş bitki çayı için bazı noktalara dikkat etmek gerekir.
Bitkisel çaya merakınız varsa, önce kullandığınız bitkiyi, veya bitkileri yakından tanımalı, faydaları ve yan etkileri hakkında bilgi edinmelisiniz. Ayrıca her bitki çayı, günün her saatinde içilmez. Örneğin gece saatlerinde yeşil çay içerseniz, yoğun kafeinden dolayı uykunuz kaçabilir.
Bitki çaylarının hemen hepsi 70-75 derece sıcaklıkta suyla demlenir. Eğer 100 derecelik kaynar suyu yaprakların üzerine dökerseniz yapraklar haşlanır ve çay acılaşır. Suyu kaynattıktan sonra doğru sıcaklığa gelmesi için 5-7 dakika soğutun.
Şöyle keyifli bir çay içmek istiyorsanız iyi su kullanmalısınız. “Nasıl olsa kaynayacak” deyip musluk suyu kullanmayın çünkü musluk suyundaki kireç ve klor çayınızın tadını bozabilir. Ayrıca suyu su ısıtıcısında kaynatıyorsanız ısıtıcının içinin temiz olmasına dikkat edin.
Her bitki için gereken demleme süresi farklı olabilir. Az demlerseniz çayınız tatsız, çok demlerseniz acı olabilir. Seçtiğiniz bitkiye göre önerilen demleme süresini iyi öğrenmelisiniz. Biraz alıştıktan sonra çayın tadını değiştirmek için demleme süresinde değişiklikler yapabilirsiniz.
Bu durum özellikle bitkinin kurutulmuş, toz veya taze olarak kullanılacağı zamanlarda ön plana çıkar. Örneğin taze zencefilden çay yapacaksanız 1 bardak için 2-3 dilim zencefile ihtiyacınız varken, toz zencefil çayı için 1 çay kaşığı (silme) zencefil yeterli olabilir. Bu nedenle daha önce tazesini kullandığınız bitkinin, toz veya kurutulmuşunu kullanacaksanız, ilk bardağınızı demlerken az miktarda kullanın.
Kurutulmuş bitkiler veya çaylar doğru olarak saklanmazsa küflenebilir. Çayı kuru, direk ışık almayan ve çok sıcak olmayan ortamlarda, hava geçirmeyen bir kapta saklayın. Günlük olarak kullanacağınız bir kap belirleyin ve haftada büyük kaptan küçük kaba bir miktar çay alın. Bu sayede ana deponuzda bulunan çayın havayla temasını azaltarak, daha uzun süre taze kalmasını sağlarsınız.
Poşet çayların torbalarının bazı zararlı maddeler içermesi, düşük kalite poşet çayların, bitkinin veya çay yaprağının kendisi yerine, sadece tozunu, ya da çay tozu ile birlikte bazı farklı tozların çay torbası içinde bulunma olasılığı, poşet çayı neredeyse tamamen redetmemize sebep oluyor. Bunun yerine kaliteli yaprak (bitkisel) çay kullanmanız tavsiye edilir.
Sigara ve tütün ürünleri kullanımı iki mekanizma ile reflüde artmaya neden olur. Alt ösafagus sfinkterinin işlev bozukluğu (kapatıcı mekanizma) reflü oluşumunda çok önemli bir faktördür. Sigara ve tütün ürünleri, bu kas mekanizmasının kapanma basıncını düşürmekte ve fonksiyonunu bozabilmektedir. Diğer bir etkisi ise, mide asit miktarını artırmasıdır. Her ikisi bir arada görüldüğünde, reflü oluşumu kolaylık kazanır.
Sigara içenlerde, anlamlı bir kötüleşme olmadığı söylense de, sigara içme bırakıldığında, şikayetlerde ciddi bir gerileme kaydedildiği görülmektedir.
Alkol, özellikle mayalı içecekler (bira ve kırmızı şarap) reflüyü artırıcı etki gösterir. Alkol mide boşalımını geçiktirmekte, mide içi basıncının uzun süre yüksek kalmasına neden olmaktadır. Aynı zamanda alt ösafagus sfinkterinin (kapatıcı kasın) basıncını düşürerek reflü oluşumunu kolaylaştırmaktadır.
Obezite (şişmanlık) ve reflü arasındaki ilişki, pek çok bilimsel çalışmayla kanıtlanmıştır. Obezite, özellikle de morbid obezitede (hastalık düzeyinde obezitede) reflünün daha sık görülmesinin birkaç sebebi vardır:
1. Reflünün en sık rastlanılan nedeni olan mide fıtığı, obezite vakalarında normal kişilere göre çok daha fazla görülmektedir.
2. Karın içindeki aşırı yağlanma, karın içi boşluktaki basıncı arttırdığından (gebelik dönemine benzer şekilde) reflü oluşumu kolaylık kazanır.
3. Obezitenin oluşumunda nedensel etkisi olan beslenme bozuklukları reflü oluşumunu kolaylaştırır.
Obez kişilerde yemek borusundaki hareket bozuklukları normal kişilere oranla çok daha fazla (yüzde 35 ile yüzde 40) görülmektedir. Yemek borusu hareketindeki bozukluklar, reflü oluşumuna direkt neden olabilir.
İlaç tedavisinde, genelde asit salgısını azaltan, yada asidin zarar vermesini engelleyen ilaçlar kullanılır. Örneğin;
• Mide asitlerini nötralize eden antasit ilaçlar,
• Mide asidi üretimini engelleyen histamin H2 blokerleri,
• Proton pompa inhibitörleri.
Eğer ilaç tedavisi ile hastanın şikayetleri geçmiyorsa, ya da ilaç tedavisi kanama gibi yan etkiler meydana getiriyorsa, cerrahi tedavi seçeneği söz konusu olabilir.
Özetlemek gerekirse, reflüye benzer şikâyetlerinizde, doktorunuza gitmeyi ertelemeyin. Size söylenen ilaçları zamanında alın ve diyet-yaşam alışkanlığınızda kısıtlama değil, değişiklikler yapın. Sindirim ağızda başlar; diş hekiminize bir gözükün. Eş zamanlı burun, boğaz ve akciğer probleminiz olabilir, doktorunuzla bunları konuşun.
Bu yazıyı okumakla zaten bir araştırma yapmaya başladınız; kilo problemi varsa, ciddiye alınmalıdır ve bu konuda yeme ve yaşam alışkanlıklarında değişiklikler yapın. Kilo kaybetmekten bahsedildiğinde, egzersiz yapıp, bolca terlemeyi düşünürüz, ama aslında daha etkili yöntemler var. Sabah yatağınızdan kalkar kalkmaz birkaç damla limon suyu içeren bolca ılık su için ve sonra yeme içmenize başlayın. Akşam yemeğini en geç saat 18 de yiyin ve yatana kadar çay, yoğurt, elma gibi istisnaların dışında bir şey yemeyin. Yatmadan önce bir yere yetişecekmiş gibi yürüme yapın. Bilimum şeker ve şeker içeren yiyecek ve içeceklerden vazgeçin.
Yağlı ve kızartma gibi yemekler, yalnız reflü hastaları için değil, sağlıklı kişide de uzun vadede olumsuz yan etkileri vardır. Ufak bir diyet herkes için faydalıdır ve biraz dikkat edildiğinde, neyin iyi gelip gelmediği hemen anlaşılır.
Nane gibi bazı bitkisel çaylar, sindirim için iyi olmasına karşın, reflü belirtilerini arttırabilir. Bitkisel çayların, ilaçlarda olduğu gibi yan etkileri olabilir. Tansiyon, şeker, uyku, depresyon, kan sulandırıcı ilaçlar ve daha pek çok ilaçla etkileşime geçebilir, bu ilaçların etkisini arttırabilir. Bu nedenle düzenli ilaç kullananların, bitki çayları tüketmeden önce, araştırma yapmasını öneririz. Bitki çayları ve bitkisel desteklerin gebelik ve emzirme döneminde de tüketilmesi tavsiye edilmez.
Bu yazı arayış içinde olan okurlarımıza katkı sağlamak amaçlı hazırlanmıştır. Yalnız fikir ve öneri niteliği taşır, uzman bir hekimin yerini alamaz. Ancak yalnız yeme-içmenin sağlığınız için önemli olduğunu sanmayın, düşünce ve davranış biçimleri de önemlidir ve bedenimizin hastalanmasına yol açabilir. Bunlar genelde olumsuz düşüncelerdir ve günlük yaşamda tekrarlandığında, bedende rahatsızlığa neden olabilecek büyük sorunlar yaratabilir. Yaşam şartlarınız ne olursa olsun bilinçi olun ve birçok hastalığa karşı baştan önlem alın. Sağlıklı yaşayın, sevin sevilin, mutlu olun.
"Tıb ilmi, iki beyte sığdırılmıştır. Bunu söylemenin en güzeli de, sözün kısa söylenmesidir: "Az ye".. Yedikten sonra hazmoluncaya kadar, başka bir şey yeme. Zira şifa, yemeğin hazmolunmasında yatar. İnsanın sağlığını bozan, yemek üzerine yemek yemektir."
(İbni Sina - Tıp, Yazar, Filozof ve Bilim Adamı)
Kaynak:
bitkicaylarininfaydalari.com
mailce.com
iyigelenyiyecekler.com
sifalibitkim.com
mydearbody.com
sifalibitkilerinfaydalari.com
hemensaglik.com
beslenmedestegi.com
medicalpark.com.tr