Şimdi'de olun, kendinizi zihinde aramayın
Şimdi neden en değerli şey?
Spiritüel boyutun anahtarı "Şimdi"
Zaman illüzyonunu - Soru ve cevaplar
Zihnin sorunları, zihin düzeyinde çözülemez. Bir kez temel işlev bozukluğunu anladığınızda, öğrenmeniz, ya da anlamanız gereken herhangi bir şey kalmaz. Zihnin karmaşıklıklarını incelemek, sizi iyi bir psikolog yapabilir, ama bunu yapmak, tıpkı deliliğin incelenmesinin, akıllılığı yaratmaya yeterli olmadığı gibi, zihnin ötesine götürmeyecektir. Bilinçsizlik hali zihinle özdeşleşmektir ki, o sahte benliği, ego'yu yaratır, onu var'lıkta köklenen gerçek benliğinizin yerine geçirir.
Ego'nun gereksinimleri hiç bitmek bilmez, o kendini savunmasız ve tehdit altında hisseder, bu yüzden korku ve istek hali içinde yaşar. Bir kez bu temel işlev bozukluğunun nasıl çalıştığını anladığınızda, artık onun tüm tezahürlerini araştırmaya, onu karmaşık bir kişisel sorun haline getirmeye gerek kalmaz.
Ego, elbette, bunu sever, o daima kendi illüzyonik benlik duygusunu desteklemek ve güçlendirmek için, bağlanacağı bir şey arar, böylece sizin sorunlarınıza seve seve bağlanır. İşte bu yüzden, birçok insanın benlik duygusunun büyük bir bölümü, kendi sorunlarına yakından bağlıdır. Bir kez bu olduğunda, onların istedikleri son şey bu sorunlardan kopmaktır; çünkü bu, sahte "ben"liğin kaybı anlamına gelecektir.
Acı ve ızdıraba bir hayli bilinçsiz ego yatırımı olabilir. Ancak bir kez bilinçsizliğin kökeninin ne olduğu anlaşıldığında, onun hemen dışına çıkar, orada mevcut hale gelirsiniz. Orada mevcut olduğunuzda, zihinle karışmadan, o an'ın olduğu gibi olmasına izin verebilirsiniz.
Zihin, kendi başına işlev bozukluğuna sahip değildir. O olağanüstü bir mekanizmadır. İşlev bozukluğu, kendinizi zihinde aradığınızda ve onu gerçek benliğinizle karıştırdığınızda ortaya çıkar. İşte o zaman, o egosal zihin haline gelir ve tüm yaşamınızı ele geçirir.
Birincisi, o var olan her şey ve tek şeydir. Şimdiki an içinde, tüm yaşamınız gelişir ve o değişmez olan tek etkendir. Yaşam şimdidir, yaşamınızın şimdi olmadığı bir zaman olmamış ve olmayacaktır. İkincisi "şimdi", zihnin sınırlarının ötesine götürebilecek tek noktadır. O sonsuz ve şekilsiz varlık alemine tek giriş noktanızdır. Hiç bir şey, "şimdi"nin dışında var olamaz!
Soru: Ne de olsa geçmiş, şu anda kim olduğumuzu ve her şeyi nasıl algıladığımızı ve davranışlarımızı belirler. Geçmiş ve gelecek, şimdi kadar, hatta bazen daha da gerçek değil midir?
Söylediğim şeylerin özünü henüz kavrayamadınız, çünkü onu zihinsel olarak anlamaya çalışıyorsunuz. Zihin bunu anlayamaz, bunu sadece içinizdeki Tanık anlayabilir, lütfen sadece konsantre olup dinleyin.
Siz şimdi'nin dışında bir şey deneyimlediniz mi? Bir şey yaptınız mı? Bir şey düşündünüz mü? Ya da bir şey hissettiniz mi? Ve bunu yapabileceğinizi zannediyormusunuz? Herhangi bir şeyin şimdi'nin dışında vuku bulması mümkün mü? Yanıt aşikârdır, öyle değil mi?
Hiçbir şey geçmişte vuku bulmamıştır; o şimdi'de vuku bulmuştur. Hiç bir şey gelecekte vuku bulmayıp, şimdi'de vuku bulacaktır. Sizin geçmiş olarak düşündüğünüz şey, eski bir şimdi'nin zihinde depolanmış anılarıdır. Geçmişi hatırladığınızda, bir anıyı yeniden canlandırır ve bunu şimdi yaparsınız. Gelecek ise, hayal edilen bir şimdi'dir, o zihnin bir projeksiyonudur. Gelecek geldiğinde, şimdi olarak gelir. Gelecek hakkında düşündüğünüzde, bunu şimdi yaparsınız.
Geçmiş ve gelecek, kendi başına bir realiteye, bir gerçekliğe sahip değildir. Tıpkı ayın kendi başına bir ışığa sahip olmayıp, sadece güneşin ışığını yansıtabilmesi gibidir. Geçmiş ve gelecek yalnız ebedi şimdi ışığının solgun yansımalarıdır. Onların realitesi şimdi'den ödünç alınmıştır. Benim burada söylediğim şeyin özü, zihin tarafından anlaşılamaz. Onu kavradığınız anda, zihinden Var'lık haline, zamandan an'da mevcudiyete doğru bir bilinç değişimi olur. Birden, her şey size canlı gelir, enerji yayar, Varlığı yayar.
Yaşamı tehdit eden acil durumlarda, zaman içindeki durumdan, an'daki mevcudiyete doğru bilinç değişimi meydana gelebilir. Geçmişe ve geleceğe sahip kişilik, bir an için geri çekilir ve onun yerini sessiz, ama uyanık ve tetikte olan yoğun bilinçli mevcudiyet alır. O durumda nasıl bir tepki gösterilmesi gerekiyorsa, bu bilinç halindeyken ortaya çıkar.
Bazı insanların dağcılık, otomobil yarışı gibi tehlikeli spor faaliyetlerine katılmalarının sebebi, kendileri bunun pek farkında olmasalar da, bu faaliyetlerin onları şimdi'de zamandan, sorunlardan, düşünmekten, kişiliğin yüklerinden, özgür olan, o yoğun ve canlı halde "ol'maya" zorlamasıdır.
Bu faaliyetler sırasında şimdiki andan bir saniye bile uzaklaşmak, ölüm anlamına gelebilir. Ne yazık ki, onlar bu hal içinde olabilmek için, bir faaliyete bağlı olarak muhtaç durumdalar. Ama, bu canlılığı yakalamak için dağların zirvelerine tırmanmanız gerekmez. Siz bu hal içine hemen şimdi girebilirsiniz.
Kadim zamanlardan beri, tüm geleneklerin spiritüel üstatları spiritüel boyutun anahtarı olarak şimdi'ye işaret etmiş, fakat buna rağmen, o görünüşte bir sır olarak kalmıştır. O kesinlikle kiliselerde ve tapınaklarda öğretilmez. Eğer siz bir kiliseye giderseniz, İncil'den,
- "yarını düşünmeyin, çünkü yarın kendi başının çaresine bakacaktır,"
- "ellerini sabana koyup geriye bakan kimse, Tanrı'nın alemi'ne giremez,"
- yarın için endişelenmeden, sonsuz şimdi'de rahatlık içinde yaşayan ve geçimleri Tanrı tarafından bol bol sağlanan güzel çiçekler.."
..gibi sözlerin okunduğunu duyabilirsiniz. Bu öğretilerin derinliği ve radikal doğası anlaşılıp kabul edilmemiştir. Görünüşte hiç kimse bu öğretilerin yaşanması ve böylece derin içsel değişim/dönüşüm meydana getirmesi için verilmiş olduklarını idrak etmemiştir.
Şimdi'de, zamanın yokluğunda, tüm sorunlarınız ortadan kalkar. Izdırabın zamana ihtiyacı vardır; o şimdi'de varlığını sürdüremez.
Zen üstadı Rinzai, öğrencilerinin dikkatini zamandan uzaklaştırabilmek için, sık sık parmağını kaldırıp yavaşça şöyle sorardı:
"Şu anda eksik olan nedir?"
Bu zihin düzeyinde bir yanıtı gerektirmeyen güçlü bir sorudur. O sizin dikkatinizi derinden şimdi'ye çekmek için tasarlanmıştır. Zen geleneğinde benzer bir soru da şudur:
"Eğer şimdi değilse ne zaman?"
Şimdi, ayrıca, İslam'ın mistik kolu olan Sufizm (tasavvuf) öğretisinin de merkezini oluşturur. Sufıler'in,
"Sufi, şimdiki anın çocuğudur,"
..diye bir deyişi vardır. Ve Sufizm'in büyük şairi ve öğretmeni Mevlâna Celâleddin Rumi şöyle der:
"Geçmiş ve gelecek Tanrı'yı bizim gözümüzden saklar; her ikisini de ateşe atıp yakın."
On üçüncü yüzyılın spiritüel öğretmeni Üstat Eckhart tüm bunları çok anlamlı özetlemiştir:
"Zaman, ışığın bize erişmesini engelleyen yegane şeydir. Tanrı ile aramızda zamandan daha büyük bir engel yoktur."
"Zihinle özdeşleşmekten kurtulmak, neredeyse olanaksız gibi görünür. Hepimiz kendimizi kaptırmış durumdayız. Bir balığa uçmasını nasıl öğretebilirsiniz ki?"
..diyebilirsiniz. İşte bunun anahtarı: Zaman illüzyonu'nu sona erdirin. Zaman ve zihin birbirinden ayrılmaz. Zamanı zihinden ayırın, zihin durur ve onu kullanmadıkca öyle kalır.
Zihninizle özdeşleşmeniz, zamanın kapanına kısılmanız anlamına gelir: bu neredeyse yalnız bellek ve beklentiyle yaşamaya zorlanmaktır. Bu zihninizin geçmiş ve gelecekle aralıksız meşgul olmasına ve şimdiki an'ı kabullenme, onurlandırma (şükretme) konusunda isteksizliğe neden olur. Bu zorlanma, bu dürtü, geçmişte size bir kimlik verdiği ve gelecek için kurtuluş/doyum vaad ettiği için, ortaya çıkar. Bunların her ikisi de illüzyondur.
Soru: Ama, bir zaman duygusu olmadan, bu dünyada nasıl işlev yapabiliriz? Artık ulaşmak için çaba gösterilecek bir hedef olmayacak ve ben kim olduğumu da bilmeyeceğim, çünkü bugünkü kimliğimi oluşturan şey geçmişimdir. Zaman değerli bir şey ama, onu boşuna harcamak yerine, akıllıca kullanmayı öğrenmemiz gerekmiyor mu?
Zaman hiç de değerli bir şey değil, çünkü o bir illüzyon. Sizin değerli olarak algıladığınız şey, zaman değil, zamanın dışındaki tek noktadır: "şimdi". Geçmiş ve gelecek üzerinde ne kadar odaklanırsanız, şimdi'de var olan en değerli şeyden uzaklaşırsınız.
Kaynak:
Eckhart Tolle kitaplarından alıntılar