Bayrak Bayrak
Free counters!

Korkunun sebepleri

Düşünce gücü

Korku, gölgen kadar maddi olmayan bir şeydir. Vardır ama elle tutulan bir şey değildir, seni derinden etkileyebilir. Ormanda karanlık çökerken, kendi gölgenden bile korkabilirsin, bir halatı yılan zannedip kaçabilirsin, ama eğer yakından bakıp gözlemlersen, bu aptallığına gülersin, çünkü olayın özünde hiç bir şey olmadığını görürsün. Korku, bir rüya, bir kâbus gibidir. Kâbustan sonra uyandığında, onun etkileri hâlâ devam eder, nefes alıp vermen değişmiştir, sıcak basmıştır.

Korkunun malzemesi insanın kendi varlığına yabancı kalmasıdır. Bu şüphe yüzünden içine - özüne bakamazsın, içinde bir şey varmış gibi rol yaparsın. İçine dön, içine bak, eğer bir şey bulamıyorsan, ne olmuş? Boşluktan endişe edecek bir şey yok, boşluk gökyüzü kadar güzeldir. Gökyüzü boştur ama bu boşluk, her şeyi içinde barındırır, güneşi, ayı, yıldızları, dünyayı, gezegenleri, her şeyi. Boşluk, her şeyin varolabilmesi için gerekli alandır. Her şey gelip geçer ama boşluk baki kalır.

İçindeki boşluğa dal, iç gökyüzünün keyfini çıkar, ama orada düşünceler görürsen, sen düşünce olmadığını bilmelisin. Düşünce senden ayrı bir oluşumdur, sen onunla özdeş değilsin, sen bilinçsin ve düşünce de sendeki içeriktir. O gelir ve gider, o konuktur sen ev sahibi. Bir düşünce ortaya çıktığında, düşünce ile farkındalığın da oradaysa, onun ortaya çıktığını görebiliyorsan, onun geldiğini ve gitmekte olduğunu görebiliyorsan, o zaman hiç bir sorun yok demektir.

Bir gezgin, otelde geceyi geçirmek için durur ve yemeğini yer. Ertesi gün çantasını toplar ve yolculuğuna devam eder, çünkü onun kalmak için zamanı yoktur. Diğer taraftan otelin sahibinin gidecek bir yeri yoktur, kalan kişi ev sahibidir, kalamayan kişi konuktur. O halde bir şey kalmıyorsa "yabancıdır".

Gün ışığı pencereden evin içine girip, güneş ışınlarının içinde tozun hareket ettiği görülür. Ancak boş alan hareketsizdir, hareket eden tozdur. Yabancı toz, düşünceler ve diğer içeriklerdir, boşluk ise doğanın özüdür. Düşünceler konuklardır, onlar gelir, bir süre kalır, dinlenir, yemek yer, ya da geceyi geçirir ve sonra gitmiş olurlar.

Aslında konuk ile aşırı özdeşleşmişsindir, ıstırabının sebebi budur. Bir konuk gelir, ona bağlanırsın ve o ayrıldığında kimi zaman gözyaşı döker, kimi zaman mutsuz hissedersin. Sonra başka birisi gelir ve sen yine onun içine düşersin, yeniden onunla kendini özdeşleşirsin ve o yine gider. Onlar gelir ve gider, onların kalmaması gerekir, onların işi kalmamaktır.

Herhangi bir düşünceyi izledin mi? Onu tutmaya çalışsan da o kalamaz. Bazen hastalık, gelir, bazen sağlık, bazen depresyon, bazen mutluluk. Bazen gökyüzünde siyah bulutlar görünür, ama gökyüzü bu siyah bulutlar yüzünden değişmez. Bazen beyaz bulutlar olur ve gökyüzü bu beyaz bulutlar yüzünden de değişmez. Bulutlar gelir ve gider ve gökyüzü aynı - baki kalır.

Bir zamanlar küçüktün, sonra bir genç oldun ve sonra yaşlandın. Bir zamanlar güçlüydün, güçsüz olduğun bir gün geldi. İçine bakarsan, ne kadar yaşlı olduğunu tahmin edemezsin. Çünkü bir yaş yoktur, çünkü orada zaman yoktur. Sen bir çocuk olduğun, ya da bir genç olduğun zamanla aynısın. Yaş için takvime, nüfuz kâğıdına, yani dışarıdaki bir şeylere bakmak zorundasın. İçerde herhangi bir yaşlanma bulamazsın, içerde zamansızlık vardır.

Başına gelen her şeyin senden uzaklaştığını görebiliyorsan, o zaman niye endişeleniyorsun? İzle ve bırak ayrılsınlar, sen kal. Şayet her zaman baki kalacağını hissedebiliyorsan, huzurun ortaya çıkacağına tanık olacaksın. Sessizlik budur, endişesiz bir haldir, ıstırapsızlıktır. Özdeşleşme kaybolduğu anda, ıstırap yok olur. Ve şayet bu sonsuz zamansızlığın içerisinde yaşayan birisini izleyebilirsen, onun etrafında bir zarafet, bir serinlik, bir güzellik hissedeceksin.

Eğer düşünceleri ve diğer oluşumları titizlikle izlemeyi bir alışkanlık haline getirirsen, bu farkındalığın ve aydınlanmanın başlangıcıdır. Artık sen uykuda değilsin, artık gelip giden bulutlarla özdeş değilsin, derinliğinin diplerinde tek bir dalga dahi oluşmaz ve sen oradasın, sen bu varlıksın. Tüm kaygı ve korkular anlamsız hale gelmiştir.

Kaynak:

Osho - Sevgi
Osho - Cesaretli ve tehlikeli yaşamanın coşkusu