Arkadaşlarınızdan, ailenizden, işyerinizden, ya da oturduğunuz yerden memnun olmayabilirsiniz. Belki aldatıldınız, sömürüldünüz, belki de meşgul olduğunuz bazı faaliyetler sıkıcı ve usandırıcı. Belki size yakın olan birisi sahtekar ve sinir bozucu. Ya da pişman olduğunuz bir davranış biçimi yüzünden üzülmektesiniz. Fakat düşünce ve üzülmeleriniz için geçerli bir nedeninizin olup olmamasının bir önemi yok. Ortada olan gerçek, şu anda olan bitenlere direnç göstermenizdir. Siz şimdi'yi, yani şu an’ı bir hasım, bir düşman haline getirmektesiniz.
Mutsuz olmanız, canınızı sıkar, ruhunuzu daraltır, içsel varlığınızı ve çevrenizdeki insanları rencide eder. Ayrıca olumsuz enerji ile yapılan herşey, zamanla daha fazla acıya, daha fazla mutsuzluğa neden olur.
Olumsuzluk bulaşıcıdır, fiziksel bir hastalıktan daha kolay yayılır. Rezonans yasası yoluyla başkalarında yatan gizli olumsuzluğu harekete geçirir, su üstüne çıkarır ve besler. Bu nedenle karınız/ kocanız/ partneriniz ile münakaşalar, çekişmeler oluşabilir.
İçinizde olumsuzluklar yaratmakla, yapabileceğiniz olumlu bir şey yoktur. Herhangi bir problemi çözmekte size hizmet etmez. Aslında olumsuz tutumunuz sizi eli kolu bağlı, sıkışık bir halde tutar, doğal değişiminizi engeller.
Kendinizi gözlemleyin: konuşurken, düşünürken, diğer insanların yaptıkları söyledikleri şeyleri, çevreniz, yaşam durumunuz, hatta hava durumu hakkında yakınırken düşüncelerinizi analiz edin.
"Yakınmak", daima olan bitenleri kabul etmemektir. Yakındığınızda, olumsuzlukları üzerinize çeker, kendinizi kurban haline getirirsiniz. Sıradan bir bilinçsizlik, daima “şimdi’nin” yadsımasıyla bağlantılıdır. "Şimdi" hayatın akışında, "bu an" ve "her an" anlamına gelir.
Bazı insanlar daima başka bir yerde olmak ister, onların burada ve şimdi'si hep kifayetsiz gelir. Yaşamınızda böyle bir durum söz konusu mu? Durumun böyle olup olmadığını gözlemleyin. Her nerede bulunuyorsanız, tamamen orada olun. Eğer burada ve şimdinizi katlanılmaz buluyorsanız, üç seçeneğe sahipsiniz:
• ya o durumdan uzaklaşın,
• ya o durumu değiştirin,
• ya da olan bitenleri kabullenin (teslim olun).
Eğer yaşamınızın sorumluluğunu üstlenmek istiyorsanız, bu üç seçenekten birini hemen ertelemeden yapın. Sonra, daha fazla olumsuzlukları bir bahane yaratmadan kabul etmek durumundasınız.
Herhangi bir eylem, çoğunlukla eylemsizlikten daha iyidir, özellikle mutsuz bir duruma saplanıp kalmışsanız. Eğer yapılan eylem, kendisini bir hata olarak gösterecekse, en azından bir ders çıkarılır ve eylem yanlış da olsa tecrübeye dönüşür. Eğer saplanıp kalırsanız, hiç bir şey öğrenemezsiniz.
Burada ve şimdinizi değiştirmek için yapabileceğiniz bir şey yoksa ve ortadaki durumdan uzaklaşamıyorsanız, o halde tüm içsel dirençlerinizi bırakıp, burada ve şimdinizi bütünüyle kabul ediniz. O zaman mutsuzluk ve içerleme hissetmekten ve kendine acımaktan hoşlanan "sahte benlik" varlığını sürdüremez. Buna "teslimiyet" denir. Teslimiyet, bu anlamda bir zayıflık değildir, o içinde büyük bir güç barındırır. Yalnız teslim olmuş bir insan, ruhsal güce sahiptir. Teslimiyet yoluyla, ortaya çıkan bir durumdan (içsel olarak) özgür olursunuz.
Teslimiyet demek, insanın kendisi hakkındaki tüm endişe ve hesapları terk etmesidir. Sözlü teslimiyet, hatta ona duygu da eşlik ettiğinde, pek az değer taşır ve bir gerilim altında yıkılıverir. O fiili bir gerçeği değil, bir özlemi ifade eder.
Teslimiyette içinde bulunduğunuz durumun, çaba göstermenize gerek kalmadan, kendiliğinden değiştiğini izlemleyebilirsiniz. Teslimiyet tutumu, er ya da geç etrafınızda olan bitenleri pozitif etkiler.
Hayatınızın bu aşamasında nasıl devam edeceğinizi bilmiyorsanız, şu an içinde bulunduğunuz acil durum için yukarıdaki üç şık'kı göz önünde bulundurarak bir karar alın ve atacağınız ilk adımı belirleyin. Şu an için hayal ettiğiniz kişilik ve gelecekte ne olmak istediğinizin bir önemi yok, her nasılsanız "şimdi" öylesiniz, öncelikle bunu kabullenin. Buna tamamen "evet ben böyleyim" deyin.
Yalnız kişiliğinize değil, içinde bulunduğunuz hayata da "evet" deyin. Etrafınızda bulunan insanlara bakın, onları nasıl olmaları gerektiği gibi değil, her nasıllarsa öyle kabullenin. Onları sevin, kendinizi sevin! Hayatınızı oluşturan şeylere bakın, etrafınızdaki insanlara, işinize; oturduğunuz ev, bulunduğunuz şehir, Anneniz-Babanız, kardeşleriniz, sizi siz yapan değerleri analiz edin ve bütün bunlara "evet" deyip kabullenin.
Sembolik olarak bu görüş noktasından ayaklarınızı yere basmış olarak, durumunuzu kabullenmiş ve yola koyulmaya hazır durumdasınız. Daha önce verilen kararlar, veya benzeri şeyler üzerinde kafanızı karıştıracak şeyler düşünmeyin, böylece şu an için kabullendiğiniz bu durumu tekrar red etmiş olursunuz. Tekrar üzüntüye kapılıp, endişe ve kaygı ile geleceğinize bakmaktan vazgeçin, geçmişinizle de pişmanlık duymayın. Kendinize güvenin, şüphe duymadan yolunuza devam edin. Belki yalnız birkaç kapı açılır, belki daha fazla kapılar açılır, bu vereceğiniz kararlara bağlıdır.
Kendi kendinize şunu söyleyin:
"Ben iki ayağımla yere basıyor ve hayatım her nasılsa öylece kabul ediyorum".
Bu tutumunuzla artık önünde durduğunuz kapılar açılacak, şimdiye dek etrafınıza yaydığınız (gereksiz) olumsuz güç ve enerjiler artık son bulacaktır. Şimdi elinizde bulunan bu enerjileri birleştirerek, yüksek sesle şunu söyleyin:
"İşte ben buyum, bu benim hayatım, bu hayattan ve kendimden memnunum. Hayat yolu apaçık önümde, bir çok tecrübe ve deneyimi yaşamak için Tanrının yardımı ile bu yolu kendim seçtim ve bu yolda yürümeye hazırım".
Her ne kadar can sıkıcı ve usandırıcı olsa da, gerçekleri ve şartları kabullenmenin içinde devasa bir güç vardır. Bloke eden davranışlardan vazgeçildiğinde, hayatın doğal akışı başlar, eylem yeteneğimiz devreye girer, gereken değişimler gerçekleşir. Daha önce kendi hayatımıza karşı direnirken farketmediğimiz kapılar teker teker açılmaya başlar.
“Başkalarının yanlışları ve kötülükleriyle uğraşarak ruhunu karatma, düzeltilmesi gereken tek insan kendinsin.” Ralph W. Emerson
Kaynak:
Eckhart Tolle ve Gaby Teroerde metinlerinden alıntılar içerir.