Çoğu zaman olmuyor işte, başaramıyorum, sıkıldım, yeter artık gibi cümleler, isteklerimize ulaşmamızı engeller. Can sıkıcı bir işe, ya da bir duruma sabırla tahammül etmek, şüphesiz istisna kişilere ait bir özelliktir. Kişiler zorlu koşullarda pek sabırlı olamıyor ve akli muhakemesini kaybediyorsa, gitgide toplumsallığını da kaybedebilir. Ama sabırlı bir insan, zorlu koşulların deneyimi sayesinde, mutluluk kapılarını açabilir. Sabırla ilgili kullanılan halk deyimleri olduğu gibi, Bilge kişilerin, söyledikleri önemli sözler de sabır gerektiren durumlarda bize yol gösterebilir:
• Üzülme, istediğin bir şey olmuyorsa, ya daha iyisi olacağı için; ya da gerçekten olmaması gerektiği için olmuyordur. Sen darda olduğun vakitlerde, sana bahşedilmiş olanlarla elinden geleni yaparsın, en güzel çareleri düşünürsün uygularsın. Fakat yine bir şeyler olmuyorsa, kendini yerden yere vurman iyi bir durum değildir. Direnmekle, kendi iç huzurunu bozarsın. Sabırla uygula sana verilmiş olanları, o anki imkanlarınla. (Mevlana)
• Teslim ol demek, elin kolun bağlı otur demek değildir, sadece her imkanlarını denediğin halde olmuyorsa, onda senin için belki daha değişik güzellikler olacaktır, veya senin için hayırlısı neyse, o olacaktır. Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını? (Şemsi Tebrizi)
• Hoşlanmadığınız bir şey, belki de sizin için hayırlıdır. Bunun dışında yaptığınız yorumlar ve üzülmeler gereksizdir, biçaredir. Unutmayın; Sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, tozu almaktır. (Mevlana)
• Her şeyin anahtarı sabırdır. Civcivi, yumurtaları kuluçkaya yatırarak elde edersiniz, kırarak değil. (Mevlana)
• Sabırlı olun, zira bulutlar ağlamasa, yeşillikler nasıl gülebilir? Aceleci olmayın, maksada sabırla erişilir, acele ile değil. Alelâde otlar iki ay içinde, kırmızı gül ancak bir yılda yetişir. Tencerede bile yavaş ve ustaca kaynayan yemek, delice kaynayandan daha lezzetlidir. (Mevlana)
• Üzülme, dert etme Can. Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan, ne mutlu sana. Elinde olmayanları söyleme bana, elinde olanlardan bahset Can. Üzülme, geceler hep kimsesiz mi geçecek? Gidenler dönmeyecek mi? Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede, veya bir bahar sabahında karşına çıkmış. Bil ki, güzellikler de var bu hayatta, gel-git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin? Hüzün olgunlaştırır, kaybetmek sabrı öğretir. (Mevlana)
• Acele şeytan hilesidir, sabır ve tedbir Allah lütfu.(Mevlana)
• Sabrı zengin olanın kalbi de büyüktür, o hiç bir zaman aceleci olmaz, coşkunluk ve hırs içinde değildir. İlk önce kendine hakim olabilen, daha sonra içinde bulunduğu güçlüklere göğüs gerer. İyi bir fırsat yakalayabilmek, sonsuz zaman mekanlarından geçer. Hislerine kapılmayarak, adımını sağduyulu atmak, uzun süre hafızada barındırılan kararları olgunlaştırır. Yavaş yol alan bastonlu “zaman”, herkülün yumruğundan güçlüdür, çoğu şeyi yola-nizama koyar. Tanrı bile yumruk yerine, zaman ile terbiye eder. Sabırla bekleyebilen, sonunda mükâfatlandırılır, çünkü şans ondan yana olur. (Balthasar Gracian)
• Her güç, sabır ile zamanı birleştirilerek sağlanır (Balzac)
• Sabredin, her şeyin başı sabırdır. (Hz. Ebubekir)
• Mümin kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır, zira her iş onun için bir hayırdır. Bu durum, sadece mümine hastır, başkasına değil: Ona memnun olacağı bir şey gelse şükreder, bu ise hayırdır; bir zarar gelse sabreder, bu da hayırdır. (Mevlana)
• Sabırlı bir adamın öfkesinden sakınınız (La Rochefoucauld)
• Sabırsız'sın, oysa bütün mahlûkat sabrın ipliğiyle bağlıdır birbirine. Dünya sabırla döner. Çünkü güneşin de, ayın da, zamana ihtiyacı vardır. Sabırlı ol büyük sırlara ermek için, sabır denizinde yüzmeyi öğrenmen lazım. Çünkü sır'lar, sabır denizinin dibinde saklıdır. Uyum güzelliktir, uyum suyun özelliğidir. Su, sabrın simgesi, istiridyenin yurdudur. Su olmasaydı inci de olmazdı. Sabırlı ol ki, istiridye gibi inciler yapasın. (Şemsi Tebrizi)
• Sabırlı kuş, bütün kuşlardan daha iyi uçar. (Mevlana)
• Hoşlanmadığına sabretmedikçe, hoşlandığını ele geçiremezsin. (Hz.İsa)
• Ehil olmayanlara sabretmek ehil olanları parlatır. (Mevlana)
• Sabretmek öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları, sabrı gülbeşeker gibi, tatlı tatlı emer ve hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın, hilalden dolunaya varması için zaman gerekir. (Şemsi Tebrizi)
• Sabır, kurtuluşun anahtarıdır. (Mevlana)
• Sabır ve zamandan kuvvetli bir şey yok: Her şeyi bunlar yapar. (Tolstoy)
• Sen, şüphesiz bir iman'la, tam bir rıza ile Allah için çalışmaya muktedir olabiliyorsan çalış; şayet buna muktedir olamazsan, hoşuna gitmeyen şeyde, sabretmekte hayır vardır. Şunu da bil ki, Cenab-ı Hakkın yardımı sabırla birlikte gelir, kurtuluş da sıkıntıyla gelir. Zorlukta kolaylık vardır, bir zorluk, iki kolaylığa asla üstünlük çalamayacaktır. (Mevlana)
• Sabır önceleri insana zehir gibi görünür, fakat bunu huy edinirsen bal olur. (Şeyh Sadi Şirazi)
• Yiğitlik intikam almak değil, tahammül etmektir. (William Shakespeare)
• Acıya sabredersin, adı metanet olur, "insanlara" sabredersin adı hoşgörü olur, "dileğe" sabredersin adı dua olur, "duygulara" sabredersin adı gözyaşı olur, "özleme" sabredersin adı hasret olur, "sevgiye" sabredersin adı aşk olur. (Mevlana)
• Geç yetişen ağaçlar en iyi yemiş verenlerdir. (John Baptiste Moliere)
• Aklı başında insanların sebat ve metaneti, arzu ve heveslerini gönüllerinde hapsetmek sanatından başka bir şey değildir. (Francis Bacon)
• Asıl hüner ve afiyet, bollukta sabretmesini bilmektir. (İmam Gazali)
• Her söz için doğruluk, her doğruluk için iş, her iş için de sabır gerekir. (Hatim-i Esam)
• Şükür ile Sabır, herbiri bir binek hayvanı olsalardı, hangisine daha önce bineceğimi kestiremezdim. (Hz. Ömer)
• Edep; edepsizlerin edepsizliğine sabretmektir. (Mevlana)
• Bir anlık sabır, insanı büyük felaketlerden kurtarabilir, sabırsızlık göstereceğin bir tek an ise bütün bir yaşamı mahvedebilir. (Çin Atasözü)
• Kendini güçlükler karşısında sabretmeye alıştır; çünkü haksızlık karşısında hak için sabretmek en iyi ahlaktır. (Balzac)
• Olgun kişilerin kıblesi sabırdır, tahammüldür. Hiddete kapılıp, hiç kimseyi çiğneme ki, seni de kimse çiğnemesin. (Mevlana)
• Sabır, senin acı şeyi yüzünü ekşitmeden içmen, şikayet etmeden, hoşnutsuzluk göstermeden, gelen belaya katlanmandır. (Cüneyd-i Bağdadi)
• Her kim sabreder ve suç bağışlarsa, bu hareket arzu edilen en iyi işlerdendir. (Şura 43)
• Sabrın sonu selamet, sabır hayra alamet, bela sana kahretsin; sen belaya selam et. (Necip Fazıl Kısakürek)
• Acıya sabredip, uğradığı felaketi gizlemesi ve kimseye şikayet etmemesi, kişinin Allahü tealâyı iyi tanımış olmasındandır. (İmam Gazali)
• Ey Can, sana bir daralma gelirse, yararınadır; Kaygılanma. Sürekli yaz mevsimi olsaydı, güneş bahçeyi yakıp kavururdu. (Mevlana)
• Kim sabrederse rızkı gelir ona. Aşırı hırsla çalışma ve çabalama sabırsızlıktır. (Mevlana)
• Sabır, genişliğe ulaşmanın anahtarıdır. (Mevlana)
• Sabır, demir kalkandır. (Mevlana)
• Sabır sevinç anahtarıdır. (Mevlana)
• Sabır, insanı maksadına en tez ulaştıran kılavuzdur. (Mevlana)
• Pehlivan, insanları güreşte yenen değildir, bilakis, hiddet anında kendisini zabteden ve iradesine sahip olandır. (Hz. Muhammed Sav.)
• Ey gönül, Hakk'tan gelen gamı, kederi bir lütuf olarak bil de, ondan yüz çevirme, onun içine gir. Çünkü sabır sıkıntının anahtarıdır.
• Onun gönülde açtığı yaraya katlan ki, merhemi yüz göstersin. Şunu aklından çıkarma ki sabır, ızdırabın, acının anahtarıdır.
• Dertlerin, kederlerin içine öyle bir aşkla dal ki, sonunda hiç beklemediğin bir zamanda ansızın Hakk'ın kürsüsü ve arş-ı azamı senin önüne gelsin. Çünkü sabır sıkıntının anahtarıdır.
• Cihanın nüru ile gül de, cihanın düğünü, derneği ol, onun mateminden, acılarından kurtul, emniyete ulaş. Çünkü sabır sıkıntının anahtarıdır.
• Kibirden, kinden kurtulur da, gönlünü ayna gibi parlak, lekesiz bir hale getirirsen, her an onu gönül aynasında görürsün. Çünkü sabır sıkıntının anahtarıdır.
• Kibri, kini yok edersen, hem benlikten yakanı sıyırırsın, hem de şeytanın saçından tutar, boynunu vurursun. Sabır sıkıntının anahtarıdır.
• O zaman bahtın, talihin, devlet, varlık kendiliğinden kalkar, senin ayağına gelirler. Onların gelişi ile mutlu olursun. Sabır sıkıntının anahtarıdır.
• Sus,.. artık sırları söyleme, söyleme ki: İlmi ledün sırrına yabancılar, ham kişiler, nasıl erebilirler? Sabır sıkıntının anahtarıdır.
(Mevlana, Divan-ı Kebir, 258)
Aşık olmakla sevmek arasındaki farkı sormuşlar, cevaplamış Şems:
• Senin baktığına herkes bakar, ama senin onda görebildiğini herkes göremez. Herkes aşık olabilir, ama hiçkimse senin gibi sevemez. Tek fark sensin. Seni özel kılan sevdiğin değil, sevgindir. (Şemsi Tebrizi)
• Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir, korka korka atar adımlarını. Aman "sakın kendini" diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği; "bırak kendini, koy gitsin". Akıl kolay kolay yıkılmaz, aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa, harap bir kalpte var. (Şemsi Tebrizi)
• Önce sevgiyi anlayalım. Allah bir insanı senin elinle ayağa kaldıracaksa, sen nasıl elini uzatmazsın? Allah seni insanlara sevdirmek istiyor, Allah senin dağılmış parçalarını topluyor. Aşka nankörlük etme. (Şemsi Tebrizi)
• Gerçek aşkta ne vefa vardır, ne cefa. (Mevlana)
• Aşk bir seferdir, bu sefere çıkan her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur. (Şems-i Tebrizi)
• Aşk hiç bir şey vermez, kendinden başka hiç bir şey almaz. Aşk sahip olmaz, ne de sahip olunabilir, çünkü Aşk yeterlidir Aşka. (Halil Cibran)
• Aşk, herşeydedir ama, hiç bir şeyde görünmez. (Mevlana)
• Aşk, davaya benzer, cefa çekmek de şahide. Şahidin yoksa, davayı kazanamazsın ki. (Mevlana)
• Şu toprağa, sevgiden başka bir tohum ekmeyiz, şu tertemiz tarlaya, sevgiden başka bir tohum ekmeyiz biz. (Mevlana)
• Aşktan haberdar olduğumda, sözler cılız bir hıçkırığa dönüştü, yüreğimdeki şarkı derin bir sessizliğe gömüldü. (Halil Cibran)
• Yüz kişinin içinde aşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur. (Mevlana)
• Aşk öyle bir hastalıktır ki, hasta zevk alır. Bu derde kim uğrarsa, artık iyileşmek istemez. Acı çeken ise, bu acıdan kurtulmayı dilemez. Aşk insana vaktiyle iğrendiği şeyleri, süslü püslü gösterir. Kendisine zor gibi gözüken şeyleri, kolay gösterir. Doğuştan olan huyları ve doğal eğilimleri değiştirecek kadar ileri gider. (İbn Hazm)
• Aşk, öyle engin bir denizdir ki, ne başlangıcı, ne de sonu vardır. (Mevlana)
• Sanmayasın ki aşk akıl işidir. Gül ise, her gönlün mürşididir. Kimini kokusuyla şad eder, kimini de dikeniyle irşad eder. (Şems-i Tebrizi)
• Sen öyle büyük bir varlğın aşkını seç ki, bütün peygamberler, onun aşkıyla kudret ve kuvvet buldular, şeref ve saadete erdiler. (Mevlana)
Dikkatimizi şimdiki zamana çevirerek, gördüğümüz, işittiğimiz ve hissettiğimiz şeylere odaklanmalıyız. Farkındalık, değişimden önce gelir. Bize öğretilenleri, kendimizi tanımladığımız kimlikleri, bizi sınırlayan, bize ağırlık yapan, doğru nefes almamızı engelleyen korkularımızı, ardımızda bırakmalıyız. Kendimizi yaşam nehrinin akışkan, dönüştürücü, kabul edici enginliğine bırakmalıyız. Suyun içine girdiğimizde, rahatlamak yerine çırpınırsak, bu sadece su yutmamıza neden olur. Suyun tüm veçheleriyle; akarsuyla, nehirle, gölle, denizle ve okyanusla bir olmalıyız; bütün olmalı ve onunla birlikte akmalıyız.
• Sen onun içindesin, deniz de senin içinde. Ayrı ve başka olduğunuz düşüncesi bir yanılsamadır. Hayat geriye doğru gitmez, dün'le oyalanmaz. (Halil Cibran)
• Bana Mecnun'un gözüyle bak, sevgiliye, seven gözlerle bak. "Allah onları sever" buyurulmuştur. Fakat buradaki eksiklik, onların Allah'a sevgi gözleriyle bakmamış olmalarındandır. Onlar, Allah'a bilgi yönünden bakarlar, irfan ve felsefe yönünden bakarlar. Ama sevgi yönünden bakmak başka bir iştir. (Şemsi Tebrizi)
Bilinçaltımızda biriktirdiğimiz kriterler ve toplum öğretileri, bizi biz olmaktan çıkarır ve düşünce sistemimiz, bize sormadan, durup dururken, aklımıza acılar ve hayaller getirir, vaadlerde bulunur. Ancak şehvetten aşka giden uzun bir yol vardır. Bu yola Mevlana "Seyr-i Sulük" demiş. Farkındalık ise, bu yoldaki ilk basamak ve "kendini bilmek" aşamasının temelidir.
Yaşamın gerçekliği, bizleri değişime zorlamakta. Bu zorlama, kimi insanlar üzerinde uyandırıcı, hatırlamaya yönelik dürtücü bir etkiye sahip olurken, gerçeği sorguluyor ve değişime niyet ediyorlar. Kimi insanlar ise, eskiye tutunma, korku bazlı, bilinçsiz seçimlere yönelme etkisi gösteriyor. İşte bu noktada seçimlerimizin farkındalığı önem kazanıyor, varlık önünde iki seçimin bulunduğu bir yol ayrımına geliyoruz; Kendini bilmek ve yaşamının sorumluluğunu almak mı? Kurban bilincine saplanıp, kendi dışında olanı, örneğin kişileri, sistemi, koşulları suçlayarak, kendi dışında tutunacak maddi-manevi bir dal arayışına girmek mi?
• Her hakiki aşk, umulmadık dönüşümlere yol açar. Aşk bir milad demektir. Şayet aşktan önce ve aşktan sonra aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişiz demektir. Birini seviyorsan, onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir. (Şemsi Tebrizi)
• Ya tam açacaksın yüreğini, ya da hiç yeltenmeyeceksin, gerisi yoktur aşkın. Ya siyahı, ya beyazı seçeceksin. (Şemsi Tebrizi)
• Sen, bu sevdaya doymuş hiçbir âşık gördün mü? İçinde bulunduğu, yüzüp durduğu denize doymuş balık gördün mü? (Şems-i Tebrizi)
• İnanıyorsan aşka, arkasında duracaksın, gerek yok cellada çıkarıldığında dar ağacına, tabureye sen vuracaksın. Ey dost biz sevgimize taptık, secde ettik, karşılığında cennet değil, cemalini istedik. (Mevlana)
• Ey aşık, hani sevgiliye özlem çekiyorsun ya, bil ki, sevgilidendir özlemin özü. Odur asıl sana özlem duyan. Çünkü o tutuşturmayınca alevi, kimsede olmaz ateş. Ve aşk ateşi önce sevilene, ondan sonra sevene düşer. (Mevlana)
• Uzaklık deyip de dert ettiğin nedir ki sevgili, biz Yaradanı da görmeden sevmedik mi? (Mevlana)
• Aşkına dalmışım ben, nasihat neye yarar? Zehir içmişim ben, şeker neye yarar? Benim için: “Ayağına zincir vurunuz” diyorlar. Divane olan gönüldür, ayağıma zincir vurmak neye yarar? (Mevlana)
• Aşk bir teslimiyettir, bir eriyiştir, yeniden doğmak için uyanıştır. Aşkın bütün sırrı iki kelimede: varlığından soyunmak, Aşk için ya hep vardır, ya da hiç. Sen hep misin, hiç misin? (Mevlana)
• Ey aşk, yüceliğinden göklere bile sığmıyorsun. Böyle olduğu halde nasıl oldu da gizlice şu gönlüme sığdın? (Mevlana)
• Anlatılıp ta gönül deşen mi, anlatılmayıp da yürek deşenmi Aşk? Bakıp ta kıyamamak mı, baktıkça doyamamak mı Aşk? Aşk nedir bilirmisin? Ben ol'ki bilesin. (Mevlana)
• Sensiz düşünemiyorum, sensiz yapamıyorum, başkası ile de yaşama imkânım yok. Aşka dair ne söylesem, içi yanmayanlar, âşık olmayanlar anlamazlar ki. (Mevlana)
• Sevda duygu dediğin gözle görülmez, öyle haldir ki, yaşanır elle tutulmaz. Aşk dediğin lokma değil, yutulmaz. Aşkla yandıkça, sen de anlarsın. (Mevlana)
• Uğruna fedakârlık yapmadığın sevgiyi, yüreğinde taşıyıpta kendine yük etme. (Mevlana)
• Aşka yanmalı can dediğin. Ya cânan olmalı, yada canını almalı. Yâr diyemezsin ki herkese, içindeki yaran olmalı. Herkesinde bir yüreği vardır amma, yürek dediğin bir başka yanmalı. (Mevlana)
• Çığlıklar arasında sağır ve dilsizim, ne duyup anlatmaya isteğim var, nede konuşup anlatmaya mecalim. Aşk diye birşey yaşıyorum, ne tek taraflı demeye dilim var, nede karşılıklı olduğuna ispatım, sadece sessizce bekliyorum. (Mevlana)
• Kalpmidir insana sev diyen, yoksa yalnızlık mıdır körükleyen? Sahi sevmek nedir? Bir muma ateş olmak mıdır? Yoksa yanan ateşe dokunmak mı? (Mevlana)
• Gerçek aşk, sevdiğini anınca yanmak, yandıkca sevdireni anmaktır. (Mevlana)
• İnsaf et, aşk güzel bir iştir. Onun bozulması, güzelliğini kaybetmesi, (insanlardaki) tabiatın kötü niyetli oluşundandır. Sen, kendi şehvetine ve arzularına aşk adını takmışsın; Halbuki şehvetten kurtulup, aşka ulaşabilmek için yol çok uzundur. (Mevlana)
• Sanki "aşk sustu" dedim, "aşk hiç susar mı" dedi. "Sen susuyorsun ya" dedim, "ben aşk mıyım" dedi. "Aşksın" dedim, sustu. (Mevlana)
• Yorulacaksan, zorlanacaksan, şikayetçi olacaksan, keşkelere sığınacaksan, söze "ama" diye başlayacaksan, girme aşk yoluna. Aşk yolunda "U" dönüşü yoktur. (Şemsi Tebrizi)
• Yolumdaysan başım feda yoluna, ama bilki seninde başını isterim yoluma, kahır kapris gelecekse senden amenna, ama ayağına diken batarsa yolumda, ah edip vahlanma. Aşk bilek gücü değil, yürektir. Yüreğin yetmiyorsa, düşme yollara. (Şemsi Tebrizi)
Yüreğini açmak, insan veçhesi için çetin görünen bir yoldur. Kesinlik ve bilinebilirlik taşlarıyla döşenmemiştir. Bu yol ileriye doğru giden bir yol değildir. Doğrusal değil, çok boyutludur. Kuralları kendinin koyduğu ve zihin tarafından bilinemeyecek olan dinamiklerin devreye girdiği bir alandır. Sadeliğin, güvenin, koşulsuz sevginin ve kendinin tüm parçalarını kucakladığın bir oluş halidir. Katı zihnin ayrıcalık zemininden, kalbin ve sezgilerin rehberliğine geçiştir. Görece bir aktivite çabasının yerini, izin veriş ve karar verme alır.
Sahiplenme duygusundan uzak, sevmenin, sevilmenin tadına var. Yapılmamış davranışlar, söylenmemiş sözler ile kendi kendine aşk çıkmazında kaybedeceğine, hiç beklenmeyen bir söz ile mutlu ol, beklentisiz sev. Niye aranmadım diye, kendi kendini yiyeceğine, hiç beklenmedik bir “seni özledim” mesajı ilet.
• Aşk söze sığmaz, aşk bir denizdir ki, dibi görünmez. (Mevlana)
• Elalem şarap içer sarhoş olur, biz aşk ehliyiz, içmeden sarhoş olmuşuz. (Şemsi Tebrizi)
• Gerçek aşkta ne vefa vardır, ne cefa. (Mevlana)
• Ey Sevgili, bizim ne günahımız var, aşkın ucu bucağı yok ki. (Mevlana)
• Aşk abdest gibidir, şüpheye düşersen bozulur. Aşk, bakışlarında diyar diyar gezdiğin değil, bir bakışıyla diyarına gittiğindir. (Mevlana)
• Aşıkların gönüllerinin yanışıyla gözyaşları olmasaydı, dünyada su da olmazdı, ateş de. (Mevlana)
• Ey gözlerime ibret kesilen sevgili; önce gidenlerin gözleri, sonra gidenlerin gözleri de, benim sana karşı duyduğum, aşk gibi bir aşk görmedi. (Mevlana)
• Dilin aşkı yorumlaması güzeldir ama, dile gelmeyen aşk daha güzeldir. (Mevlana)
• Aşık olup da, kaçınılmaz olarak arzulara sahip olmanız gerekiyorsa, bırakın arzularınız şunlar olsun:
• Geceye şarkılar sunan bir dere gibi eriyip akmak.
• İnceliğin fazlasının verdiği acıyı bilmek.
• Kendi aşk anlayışınızla, istek ve coşkuyla yaralanmak ve kanamak.
• Şafak vakti kanatlanmış bir gönülle uyanmak.
• Bir aşk gününe daha şükran duymak. (Halil Cibran)
• Yüz kişinin içinde aşık, gökyüzünde yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur. (Mevlana)
• Sen gönlünü hoş tut, sabreden erer. Sevenlerin duası her yerde geçer. Mutsuzluk dediğin durmaz gider, dönecek devrandan şüphen mi var? (Mevlana)
• Ey gönül, aşık olunca kalbin öyle yüksek sesle atar ki, aklının sesini asla duyamazsın. (Mevlana)
• Hakka Aşık olmayanın, aşk'a hakkı olabilir mi? (Mevlana)
• Sen aşık olduğunu sandığın kişiye bağlanıyorsun. Onsuz yapamam çok seviyorum diyorsun. Düşünmez misin onu sana sevdiren kim? Ben seni, bana sevdireni sevmişim. (Mevlana)
• İnsanlar maşuk aramıyor, bencil duygularına köle arıyor. Köle buluyor ama aşkı bulamıyor. (Mevlana)
Şehvet ve korku yolunda, mesafe kat'ediyormuş'sunuz gibi görünür, görece bir aktivite vardır, ancak atlı karınca'da olduğu gibi, aynı yerde dönmekte ve önünüzdeki hedefe bir türlü ulaşamamak'tasınız'dır. Bu yol yanıl'samaların (illüzyonların) hakim olduğu bir gerçeklik boyutudur. Yolun parke taşları korku, güvensizlik, çaresizlik harcı ile yoğrulmuştur. Burada rüyalar gerçekmiş gibi yaşanır. Bunun nedeni, kendi seçiminin yaratıcı faktörünü göremeyen varlığın, gerçek öz niteliklerini unutmuş olmasıdır. Bu yol, çabanın ve acının yoludur.
• Aşktan mutluluk, güvenlik beklerler, halbuki aşk son zerresine kadar kendini vermektir, ruhundaki son zerreye kadar sevdiğin olmak istemektir, onun içinde eriyecek kadar sevmek, kendinden kopmak demektir. İşte ben aşk derken, böyle bir aşktan bahsediyorum, ölmekten bahsediyorum. Var mı o'nun aşkıyla ölmeye cesareti olan? (Şemsi Tebrizi)
• Bir muammadır Aşk, kiminin vicdanına atılan taş, kiminin fakir gönlüne katılan aş, kiminin de gözünden akıtılan yaştır "Aşk".(Mevlana)
• Bütün kâinat birbirine sevgi ile bağlanmış. Sevgini vermesini öğren. Çünkü gönlün anlasın ki, hepsine yer varmış. Unutma ki Dünya, sevgisiz insandan korkarmış. (Mevlana)
• Aşk sizi çağırınca, onu takip edin, yolları sarp ve dik olsa da. Ve kanatları açıldığında, bırakın kendinizi, telekleri arasında saklı kılıç, sizi yaralasa da. Ve sizinle konuştuğunda, ona inanın, kuzey rüzgarının bir bahçeyi harap edişi gibi, sesi tüm hayallerinizi darmadağın etse de. En yükseklere uzanıp, Güneşle titreşen en hassas dallarınızı okşasa da, köklerinize inecek ve onları sarsacaktır, toprağa tutunmaya çalıştıklarında. (Halil Cibran)
• Kalp ruha der ki, ben severim, aşık olurum, ama acısını nedense hep sen çekersin. Ruh da cevap verir, sen yeterki sev. (Şems-i Tebrizi)
• Ey gönül, ateş için rüzgâr ne ise, aşk için de ayrılık öyledir; küçük olanı söndürür, büyük olanı daha da güçlendirir ve iyi bil ki, ey gönül, Aşk; ateşten bir denizi, mumdan kayıkla geçmektir - yanıp kül olmadan asla geçemezsin. (Mevlana)
• Kalp midir insana sev diyen, yoksa yalnızlık mıdır körükleyen? Sahi nedir sevmek, bir muma ateş olmak mı, yoksa yanan ateşe dokunmak mı? (Şems-i Tebrizi)
• Hıçkırıklarımda kahkahanın yankısından daha güzel, sevinçten daha mutluluk verici bir keder var. Neden kendimi beni öldüren ve sonra şafak sökene kadar tekrar dirilten, hücremi ışığa boğan bu bilinmeyen güce veriyorum? (Halil Cibran)
• Aşk,.. her şeyi senin için var ettim diyen Rabb'ine, her şeyi senin için terk ettim diyebilmektir. (Şems-i Tebrizi)
• Ey gâfil, sen kendi şehvetine aşk adı koymuşsun, şu halinle o namusu ekberi soymuşsun, aşkın asıl manâsının altını oymuşsun, bir bilebilsen küstahlığa nasıl doymuşsun. (Mevlana)
• Bana göre aşık öyle olmalı ki, şöyle bir kalkınca, her tarafı ateşler sarsın; her tarafta kıyametler kopsun. (Şems-i Tebrizi)
• Lisanı ağızda olan değil, lisanı gönülde olanlara yar et bizi. Tebessümü simasında olan değil, tebessümü gönülde olanlara kat bizi. Aşkı tende sanana değil, aşkı ruhunda can bilenlere arat bizi. (Mevlana)
• Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır merkezinde, ya da dışındasındır hasretinde. (Şems-i Tebrizi)
• Aşk'ı, aşktan başka bir şey söndürmez. (Mevlana)
• Ey aşk, seni senelerce yaban ellerde, hoyrat dillerde aradım, oysa bende imişsin bilememişim. Oyalanmışım, kalakalmışım. (Şemsi Tebrizi)
• Allah’a giden yollar bir çoktur, ben aşkı seçtim. (Mevlana)
• Sevgi, nefes almak gibi olmalıdır, o sadece sendeki bir nitelik olmalıdır. Nerede olursan, kiminle olursan ol, tek başına da olsan, sevgi senden taşmaya devam eder. Okyanusu bir kaba sığdıramazsın. O küçük bir akıntı değildir. Sevgi senin tüm varlığındır. (Şemsi Tebrizi)
• Gerçek aşk"ı bilen kalp, bir damIa suya bile hürmetle bakar. (Mevlana)
• Başkalarından saygı, ilgi, ya da sevgi bekliyorsan, önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde, dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir. (Şemsi Tebrizi)
• Vefa sevgidir. Şartsız, hesapsız, sonu olmayan, bir sevginin ta kendisidir. Bu dünyadan vefa arama, çünkü vefası bile vefasızdır. (Şemsi Tebrizi)
• Aşk cehennem mağaralarında sürünen kara engereklerin ölümcül zehiridir. Zehir çiy gibi taze görünür, susuz ruhlar aceleyle içer onu; ama bir kere içince hastalanır ve yavaş yavaş ölürler. (Halil Cibran)
• Aşık odur ki, Allah'tan aldığı Aşk emanetini Allah'a verir. Aşk mezhebinde her şey yüce aşk'a kurbandır. (Şemsi Tebrizi)
• Yağmurların da ıslandığı bir yağmur vardır. Adı aşk. Ateşlerin de yanıp kül olduğu bir ateş vardır. Adı aşk. Kelebekleri intihara sürükleyen, yıldızları kaydıran aslında aşk. Gölgelerin gölgede kaldığı bir durumdur, sırların sır verdiği bir haldir aşk. Ve aslında aşkın da aşık olduğu bir aşk vardır, ilahi aşk. (Mevlana)
• Kusursuzdur ya Allah, O’nu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla, sevabıyla, fani insanları sevmektir. Unutma ki, kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir. Demek ki, hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü, yaratılanı sevmeden, ne lâyıkıyla bilebilir, ne de lâyıkıyla sevebilirsin. (Şems-i Tebrizi)
Aklın gücü, cennetteki sırlarla ulu:
Aşktan deliren, akıllıdır, sağduyulu.
Sevdaya kapılmış yüreğin zorlu yolu,
Görkemli yabancılıkla, özlemle dolu.
Gitsin, güzelim, hepsi de, tek sen gitme.
Ey dost, ey gam ortağı bizden gitme.
Ey gülbeşeker, şarap koy, iç, doldur, gül.
Dünya süsü saki, allasen gitme.
Bir gün şu çiçekli dal, dolar meyvayla;
Bir gün döner istek adlı şahin, avla...
Aşk imgesi, şimdi, bir gelip gitse bile,
Bir gün gelir... artık hiç gitmez asla!
Bir tane canım var ama, yüz bin bedenim.
Can neymiş? Neymiş ki beden? İşte ben'im.
Bir başkası var ya: işte ben, ben.
O, beni sevsin diye bir başkası oldum kendim.
Cennet gelecek, derler, içersin bade,
Çevrende gülüp oynar huriler de...
Madem sonumuz bu, şimdiden hem içeriz,
Hem ellerimiz sevgilinin üzerinde.
Biz aşkta reziliz: Bize hep yanlışlar,
Sarhoşluk, cinnet ve günah yazmışlar.
Sensin yaşamak, amaç, zaman sen bu budur;
Ey dost, madem sen varsın, her şey var.
Ben aşığım Aşka; Aşk da sevdalı bana.
Aşık tene can-ten ise sevdalı can'a.
Bazen dolarım boynuna ben kollarımı,
Bazen de sürükler beni can'an yanına.
Ben, işte dağım: sesim sözüm sevglimin.
Ben, işte resim: ressamı sensin resmin.
Benden geliyor sanma bu sözler, asla:
Ses, işte, anahtarla açılmış kilidin.
Aşk, özge ateştir: ısınır onda ayaz;
Yandıkça o, taşlar yumuşar, sert kalamaz.
Varsın aşık günaha girsin, hoş gör:
Sevda şarabından içmiş arlanmaz.
Dön aşkın çevresinde: gün işte bu gün.
Dön. Dön. Çılgın kalbini yermez dönüşün.
Yangınla sınav ölüm-kalım özge savaş:
Vuslat bu, kucaklaşma, zifaf, mutlu düğün.
"Aşk bir kuru ses," derler, sunturlu yalan.
"Aşk umdun" derler, "buldun var oyalan."
Bizlerde saadet hep can içre olur...
"Cennet yedi kat arşta mı"? derler, bu yalan.
Aşkın gönlümle cenkleşirken, tam o an
çırçıplak, yalnayak kaçıp gitti bu can.
Kim bende akıl var sanmaktaysa deli...
Benden sakınan: işte odur aklı olan.